25 Ağustos 2016 Perşembe

Yeni Başlayanlar İçin İzmir



 Tercihlerin açıklanmasıyla bir kısım taze üniversiteli İzmir için geri saymaya başlamış olmalı.Tabi bu yazımız iş, eş, aile faktörlerinden dolayı İzmir'e yeni yerleşenleri de ilgilendiriyor.Üniversite hayatını İzmir'de geçirmiş birinden naçizane tavsiyeler isterseniz okumaya devam edebilirsiniz :)

-Öncelikle eğer öğrenciyseniz ve yurt arıyorsanız Bornova'daki  Özel Gelincik yurdundan uzak durunuz.Biz ekip olarak orda tanıştık, ahh ahh neler çektik, biz çektik siz çekmeyin.

-Kent kart önemli yani yeni adıyla İzmirim kart.Yine öğrenciyseniz gelmeden başvurunuzu yaparsanız geldiğinizde hemen alır ve ulaşıma ilk andan itibaren çok para vermemiş olursunuz.

-Küçükpark diye gidip park bulamayınca şaşırmayın eskiden varmış ama artık yok...Orası cafelerin barların toplandığı, eğer Ege ya da Yaşar Üniversitesi öğrencisi olacaksanız bir süre sonra eviniz olarak tanımlayabileceğiniz bir yer, tadını çıkarın :) (Yakında küçükpark'ta nerde ne yenir yazısı gelecek.)


-Tarihi asansöre gidin, tatlış sokağında fotoğraf çektirin, körfezi kuş bakışı seyredin ve fotoğraflarını sosyal medya hesaplarınızda paylaşın. Tabiki #monetablogg'u etiketlemeyi unutmayın 😉Asansörde fotoğraf çektirmeyenleri dövüyorlarmış:)





-Sevinç pastanesini öğrenin.Büyük ihtimal hiç oturmayacağınız bir yer(yaş ortalaması 40 üzeri, kokoş izmir teyzelerinin uğrak yeridir.) ama kalu beladan beri buluşma yeri olduğu söylenir :) Arkadaşlarınızla Alsancak'ta buluşacaksanız konum söylüyorum: sevinç önü...

-Kordonda gün batımını izleyin, çimenlerinde yayılıp arkadaşlarınızla bira/ kahve keyfi yapın.(İzmir'de kahveci önerileri yazımız yakında gelecek :))



- Havalar çok soğumadan Çeşme'ye gidin.Deniz sezonu kapanışını Çeşme'de yapın.

-Alaçatı'nın dar dokaklarında kaybolun, bol bol fotoğraf çekin.








-Foça' da Nazmi Usta'nın dondurmasından yiyin.(Foça ile ilgili ayrıntılı yazı da ileride gelicek.)

-Midye yiyin midye.İzmir'e dair en özlenen şeylerden biridir kendimce.

-Bisim büyük nimet, yararlanın.İster Konak'tan İnciraltı'na kadar sürüp Kent Ormanı'ndan geçin, ister Karşıyaka'dan Sasalı'ya doğru sürün.



-Pazarlar...Evet sosyete pazarlarını da atlamayın.Cumartesi Özkanlı çarşamba Bostanlı pazarlarına en kısa zamanda uğrayın.Çok ucuza çok güzel parçalar bulacağınıza eminim.

Son olarak kendinizi şehre bırakın.Çok seveceğinize eminim.Sizin de Gülin şunu atlamışsın dediğiniz maddeler varsa yorum bırakırsanız çok sevinirim.Sevgiler...

Gülin




16 Ağustos 2016 Salı

Sağlıklı Yaşamın Şartı : Etikete Bakmak

Herkese merhaba…
Bu benim size ilk merhaba ‘m ve ilk post’um … 
Bu yazımda bir kimyager olarak, midemize hiç düşünmeden indirdiğimiz hazır gıdalarda kullanılan birkaç zararlı katkı maddesinden bahsedeceğim.Öncelikle katkı maddesi ne anlama gelir ? Bütün katkı maddeleri zararlı mıdır ? Gıdalardaki bu katkı maddelerini tanımak için müneccim mi olmak gerekir ? J Bütün bu sorulara cevap vermeye çalışacağım.
Hadi başlayalım bakalım o bayıla bayıla yediğimiz gıdalarda neler varmış görelim J
Gıda katkı maddeleri kısaca ; gıdaların üretilmesi,işlenmesi,hazırlanması,ambalajlanması,taşınması,depolanması gibi milyarlarca işlem sırasında gıda maddesinin tüm özelliklerini korumak için kullanılan maddelerdir.Ha diyeceksiniz tüm gıdalarda katkı maddesi varsa biz ne yiyeceğiz ? Burda da “ Bütün katkı maddeleri zararlı mıdır ? “ sorusuna cevap vermiş olacağız.Bütün katkı maddeleri elbette zararlı değildir.Gıdaların renk,tat,koku,görünüş gibi özelliklerini korumak veya düzelmek için de katkı maddeleri kullanılır.
Şimdi geldik işin zırt dediği yere…
E arkadaş hem yararlı hem zararlı gıda katkı maddeleri kullanılıyorsa biz bunları nasıl anlayacağız ? Tabii ki ambalaj üzerinde  “ingredient” yazan bölümün fotoğrafını çekip falcı bacıya atmayacaksınız J Tam da o anda devreye bu faydalı post giriyor.
İşte karşınızda o zararlı katkı maddelerinden bazıları ;

KARMİN
Dostlar,bu kötü karmin gıda maddelerinde E-120 koduyla tehlike çanlarını çalıyor bizlere.Gıdalara o can alıcı kırmızı rengini veren tam olarak kendisi.



ASPARTAM
Sanıyorum ki pek çok insan ne olduğundan habersiz aspartamı en az bir kere duymuştur.Şimdi açıklıyoruum.O biiiirr katkı maddesi,hem de zararlı.O biirr tatlandırıcı,hem de şekerden tam 180 kat daha tatlı.Hangi gıdalarda mı var ? Valla anacım alayında var bu namussuz.Tek tek saymaya kalkarsam imanım gevricek o yüzden tüm şekerlemeler,reçeller,marmelatlar,hazır kahveler,meyveli sütler,soslar…deyip bırakıcam.
Gözünüzü korkutmuş olmak gibi olmasın ama daha bitmedi dostlar. Aspartamın sebep olduğu ve bilimsel olarak belgelenmiş semptomlardan bazıları: baş ağrısı, baş dönmesi, migren, nöbet, uyuşma, bulantı, kilo artışı, depresyon, uykusuzluk,yorgunluk…Hadi bakalım varsa bir babayiğit aspartamlı gıdalar tüketmeye devam etsin J Etiketlerdeki kodu E-951 aman dikkat.




MSG:MONO SODYUM GLUTAMAT
Anaaam bu da neymiş derseniz Çin Tuzu diye de bilinir kendileri.Etiketlerde E-621 koduyla boy gösterir.Asıl olayı 4.tat olarak hayatımıza girmesi ve güzel bünyelerimizde vazgeçilmesi zor bir yer edinmesi.Gırla fast-food ürünlerinde kullanılıyor bu kardeşimiz.Vücut sinirlerim hasar görmesin ben onlarla daha nice sinir krizlerine girmek istiyorum diyorsanız,aldığınız gıda içeriklerine bir daha bakın J



POTASYUM BROMAT
Zararlı katkı maddelerinden biri de potasyum bromat.Hele bi düşünün bakalım,sevgili üreticiler bu eşsiz katkı maddesini nerede kullanıyor ? Ekmekte anacım ekmekte,unlu mamullerde.Neden mi ? Akılları sıra hem unlu mamüllerin hacmini arttırıcaklar , hem de kalitesiz beyaz unların ayıbını örtecekler.Uzmanların esmer un kullanın demelerinin altındaki gerçek tam da bu.
Ee şimdi biz bu oyunlara gelir miyiz artık ? Gelmeyiiizzz. Kod E-954 !




TRANS YAĞ
Reklamlarda duyarız “Trans yağ içermez” diye.Peki gerçekten yok mudur ? Eğer trans yağ miktarı %1 in altındaysa “trans yağ yoktur” ibaresi kullanılabiliyor.Bunu anladık.Daha önemlisi,trans yağ ne ola ?
Trans yağ,hayvansal ürünlerde bulunan bir çeşit yağ.Bilinenin aksine doğal trans yağlar sağlığa faydalı,zararlı olanlar hidrojenasyon işleminden geçenler.Uzun uzun tanımlar yapıp sizleri baymıcam.Hidrojenasyon ; oda sıcaklığında doymamış yani sıvı halde bulunan yağların, doymuş yani katı hale dönüştürülmesi işlemi.
Sonuçları mı ? Obeziteye sebep olabiliyor bu da yetmezmiş gibi kalp krizi ve damar tıkanıklığı riskini arttırıyor.Buyrun size baba gibi sonuç.Şakası yok valla hıkhık der götürür adamı :) Dikkat edelim...
                                  
Ah dostlar ahh ! Gönül ister ki afiyetle yediğimiz gıdalarda bu zararlı katkı maddelerinden hiç biri olmasın.Ama artık ne yapmamız gerektiğini biliyoruz.Gıda içeriklerini dikkatlice inceliyoruz ve yazımda açıklamaya çalıştığım katkı maddelerinin olduğu gıdaları mümkün olduğunca hayatımızdan ve mutfağımızdan çıkarıyoruz.

Ne yazık ki zararlı katkı maddelerinin hepsi bu kadar diyemeyeceğim ama en önemlilerinden bazıları bunlar.Devamı gelecek.Gözünüz gıda içeriklerinde ve Moneta ‘da olsun J Sevgiler…

Senem



10 Ağustos 2016 Çarşamba

Önyargı Sorunsalı

Selamlar,

 Öncelikle bu yazı yüksek dozda spoiler içermektedir.Eğer”How ı met yout mother” izlemeye başlamış ve ilk sezonlarındaysanız ya da izlemeye niyetiniz varsa bu yazı seyir zevkinizi olumsuz etkileyeceği için başka bir yazıya geçmeniz önemle rica olunur :) 

 How ı met your mother’a hayatımın dizisi Lily Aldrin’e de hayatımın karakteri dersem abartmış olmam sanırım.Kendimi de benzetirim ona .Biraz Lily’den bahsetmem gerekirse 5 kişilik arkadaş grubunun  anaç tavuğu, güzin ablası, neşe kaynağı…Sanat tarihi mezunu, sanatsal faaliyetlerde bulunmak istemiş fakat hayat onu anaokulu öğretmenliğine yönlendirmiş ve işini severek yapıyor.Mükemmel kocası Marshall ve çocuklarıyla New York’da yaşıyor.Kısacası genel olarak mutlu bir kadın.Ama bir gün duyduğu bir cümle hayatını sorgulamasına sebep oluyor.

 Densizin biri(kaptan) milyonlar doktugu bır tablo ile ilgili Lilynın yaptığı yorum uzerıne “sen nerden anlıyacaksın kı altı ustu bir öğretmensın” dıyor.Bunun sonucu Lily hayatını sorgulamaya başlıyor tabi..Hayallerinden koptuğu için kendini suçluyor, geri dönemeyecek kadar yaşlı olduğunu ve kaptanın haklı olduğunu düşünüyor.Sonrasında çok üzüldüğünü farkeden kocası Marshall’ın da desteği üzerine (peki nerde böyle kocalar?) öğretmenliği bırakıp zamanında “sen nerden anlayacaksın” diyen kaptanın, iş teklifi üzerine sanat hayataına geri dönüyor.




 Peki bu sahneden ne çıkarmak gerek?Öncelikle önyargı….Sen kaptan, siz bayım ya da siz hanımefendi karşınızdaki insanı yaptığı işten, okuduğu bölümden, yaşadığı şehirden dolayı yargılamayamazsınız..Siz sadece o anı biliyosunuz.Öncesini ya da sonrasını değil.

 Ve sen yargılanan kişi..Pes etme, çalış, azmet, insanlar için değil kendin için yaşa..”Altı üstü” olma, ne yaparsan yap en iyilerinden ol, çok yönlü ol.Lily gibi hayallerinden kopma.Onun gibi şahane bi hayatın bile olsa bi yanın hep eksik kalıcak.Tabiki hayatın ne getiriceğini bilemeyiz hayaller imkanlar değişebilir ama denedim sonuna kadar gittim demenin hafifliği ayrı bir şey.

 Son olarak hiçbir şey için geç değil.Lily yaptıysa bende sende yapabilrsin. O sahnede Marshal’ın  da dediği gibi “En güzel günlerimiz henüz yaşanmadı”.



Gülin…


3 Ağustos 2016 Çarşamba

SAÇ BAKIMI

Herkese merhaba…
Bu yazım özellikle kızları ilgilendiriyor. Çünkü ben daha şimdiye kadar gidip aktardan şişe şişe yağ toplayıp da saçıma bakım yapayım diyen erkek görmedim J
Biz kızlar saçlarımıza çok önem veririz malumunuz. Boyu şöyle mi olsun, rengi böyle mi olsun derken ciddi mesai harcarız o keratinli yapı için. Ancak eğer saç sağlığınız yerinde değilse ne boyattığınız rengin ne de yaptığınız herhangi bir şeklin anlamı kalmıyor demektir. Çünkü saçın en temel özelliği en başta sağlıklı olmasıdır.
Gelelim asıl konumuza. Siz de saç dökülmesinden mustaripseniz benim gibi öncelikle kan değerlerinizi ölçen bir test yaptırmanızı öneririm. Çünkü saç dökülmesinin nedeni her zaman dıştan ( fazla ısı görmesi, boya, röfle vb.) kaynaklanmayabilir. Asıl sorun içten de gelebilir. Eğer sorun genetik değilse daha farklı neden arayışına girebiliriz. Örneğin demir eksikliğiniz varsa, B12 vitamininiz yeterli değilse, çinko değerleriniz düşükse saç dökülme problemi yaşayabilirsiniz. Çözümü yok mu tabi ki var ancak ben dermatolog değilim o yüzden size ‘’şu hapı yut, bu şurubu iç’’ tarzında tavsiyeler veremeyeceğim üzgünüm J  Benim size anlatacaklarım işin biraz bakımsal boyutu J
Söz konusu saçlar olduğunda içeriğinde ne olduğunu bilmediğimiz kozmetik sınıfına giren şampuan, saç kremi, saç maskesi tarzı ürünlerden çok yağların gücüne daha çok inanmışımdır. Yanlış anlaşılmasın bu ürünlerin de kesinlikle çok faydası var ancak bu biraz tercih meselesi. Siz de benim gibi düşünüyor ve saçınızı yağlayıp, sarıp evde sadrazam gibi dolaşmayı seviyorsanız aşağıda yazılanlar sizin için de faydalı olabilir. Saç bakımı üzerine çok çeşitli yağ karışımları veya farklı otların demlenmesiyle saça yapılan kompresler mevcut ancak ben size yaygın olarak saç için kullanılandan ve kendime uyguladığım yağlardan bahsedeceğim.
Gerekli malzemeler:
-1 adet fısfıslı şişe (Yağ karışımını saça sıkmak için)
-Çam terebentin yağı
Çam terebentin yağı özellikle saç için kullanılan yağlardan biridir. Saçı uzatmak, koparak dökülmeleri engellemek, saçı parlatmak gibi faydaları olduğundan saç bakımında kullanacağımız yağların başında gelmektedir. Ancak direkt kullanımında saçta kuruluk oluşturabilme ihtimali yüksek olduğundan bu tür bakımlarda badem yağı ile birlikte kullanılması önerilir.
-Hint yağı
Hint yağı içinde bulunan yağ asitlerinden dolayı harika bir nemlendiricidir. Bu nedenle saç derinizi de nemlendirerek saç köklerine etki eder. Ayrıca antibakteriyel yağlar grubuna girdiğinden saç derinizde oluşabilecek herhangi bir enfeksiyonu önlemede de işe yarayacaktır. Hint yağını parmak uçlarınızla masaj yaparak saç derinize yedirdiğiniz için bu bölgede kan dolaşımı hızlanacak ve yağın da etkisiyle saçlarınızın gürleşmesine yardımcı olacaktır.
-Badem yağı
Badem yağı da hint yağı gibi nemlendirme özelliği olan bir yağdır. Bu sebeple saç derini besler. Ayrıca saçlarınızda kepeklenme sorunu varsa badem yağı bu nemlendirme özelliği sayesinde bu sorunu da ortadan kaldıracaktır.
-Tercihen sarımsak yağı (Ben kokusuz olanını bulamadığım için kullanmıyorum.)
Kullandığınız yağların ölçüsü şişenizin boyutuna göre değişebilir.  Benim kullandığım ölçüler fotoğrafta gördüğünüz kaşıkla ölçüldü. Biz anlayamıyoruz büyüklüğünü derseniz çay kaşığından biraz büyük tatlı kaşığından biraz küçüktür kendileri.
Zaten önemli olan karışımın oranı, neyle ölçtüğünüz değil. Şişeniz büyükse isterseniz sürahiyle ölçün hiç fark etmez. Ben bu kaşıkla 10 kaşık çam terebentin yağı (kokusu sizi rahatsız ederse 8 kaşığa düşürebilirsiniz) , 8 kaşık Hint yağı (kıvamı yoğun olduğu için daha az kullandım), 10 kaşık badem yağı ekledim şişeme. Sonra ne göreyim orada bir zeytinyağı bana bakıyor. Hem de hiçbir zararlı fabrikasyon işleminden geçmemiş dopdoğal bir zeytinyağı. Zararı olmaz faydası çoktur diyerekten 10 kaşık da ondan ekledim. O şişede gördüğünüz karışım böyle elde edildi işte.
Gelelim yağı saçıma nasıl uyguladığıma. Kullanmadan önce şişeyi hafif çalkalıyorum ki yoğunluklarından dolayı ayrıştılarsa biraz homojen kıvama geçsinler diye. Daha sonra karışımı saçlarımı tutam tutam ayırarak saç diplerime sıkıyorum. Bütün saç derimin yağdan nasibini aldığına emin olduktan sonra parmak uçlarımla saç derime 5 dk kadar hafif hafif masaj yapıyorum. Nazik hareketlerle ama halı yıkar gibi değil J zaten saç derinize uyguladığınız ne varsa gerek şampuan gerekse saç bakım kürleri olsun parmak uçlarınızla yedirmeniz gerekiyor. Tırnaklarınızla kesinlikle kazımayın saç derinizi. O minnoş yapı bundan zarar görüp istemediğiniz sonuçlar doğurabilir (kepeklenme, saç derisinde kanamalı yaralar, saç dökülmesi gibi). 5 dakika kadar yağı saç derime yedirdikten sonra sert olmayan herhangi bir tokayla saçımı topluyorum. Siz isterseniz saçınıza bir bone geçirebilirsiniz veya streç filmle sarabilirsiniz. Benim o günkü ruh halim neyi istiyorsa onu yapıyorum J yağlar daha iyi nüfuz etsin diye bazen de ütüyle ısıttığım havluyu saçıma sarıp sürdüğüm yağları ısıtıyorum. Havlu soğuduğunda çıkarabilirsiniz. Ancak şart mıdır tabi ki değildir. Bu işlem sizin keyfinize kalmış. Peki ne kadar tutuyoruz saçımızda derseniz en az 4 saat derim. Yağı süreyim 5 dakika sonra yıkayayım mantığıyla hareket ederseniz üzgünüm ama hem paranıza hem vaktinize yazık olur. Sonuçta bu el kremi değil elinize sürünce 1 dakikada emilsin. Yağın cilt tarafından emilme süresi daha uzun olduğundan süreyi biraz daha uzatmamız gerekiyor. İsterseniz geceden sürüp öyle uyuyabilir sabah yıkayabilirsiniz. Ancak yastığınıza bulaşmaması için önlemlerinizi alın lütfen. Seda sen bize sürün uyuyun dedin gitti güzelim nevresim takımının yastık kılıfları falan duymayayım öyle şeyler ben size diyorum J . Artık yastığınıza havlu mu sererseniz saçınızı bir baş örtüsüyle mi bağlarsınız bilemem. Onu sizin keyfiniz ve kahyası bilir efenim. Yıkama işleminde de ilk şampuanlamada ben saçımı çok az ıslatıp şampuanı köpürtüyorum ki  şaldır şuldur suyla şampuan akıp gitmesin diye. İlk şampuanlamayı biraz yoğun tutuyorum (az ıslatarak) yağı temizlemesi açısından. Daha sonrakileri normal şampuanladığınız gibi yapabilirsiniz. Benim saçım için 2 şampuanlama yeterli oluyor. Daha sonra saç kremimi saç uçlarıma sürüyorum. Tamam bu kadar yeter tüm duş maceramı anlatmayacağım size J Ben bu yağ bakımını haftada 3 kez uyguluyorum. Hadi bir tane de güzellik yapayım giderayak: haftada 1 saçınızın son durulama suyuna yarım çay bardağı kadar sirke koyarsanız hem saç diplerinizde biriken şampuan, krem, sprey, köpük gibi kalıntılardan kurtulur hem de saçınızı daha parlak hale getirebilirsiniz. Ay ne kadar da tatlış anlattım dimi valla canım çekti gideyim de şu yağdan iki fıslatayım kafama. Size de öneririm güzellikler. Saç dökülmesi yaşamıyor olsanız bile bakımın zararı olmaz yağlayın yağlayın gezin anam. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere byyyyyyyy J

Seda…